26 Ekim 2020 Pazartesi

                                                  İlişkilerimiz üzerine

      İlişki kavramı erken çocukluk dönemlerinden itibaren deneyimleyerek öğrendiğimiz bir şeydir. Bunun ilk formu ebeveynlerimizle yada bakım verenimizle kurduğumuz ilişkilerdir. Bu form değişerek gelişmek ya da katarak gelişmek şeklinde fiziksel gelişimimize eşlik ederek bizimle bütünleşecektir. Ve nihayetinde "ben" diyebileceğimiz bir oluşum gerçekleşecek. 
    Yani ilk kurduğumuz ilişkiden yetişkinliğe kadar olan süreçte öğrendiğimiz ilişki kalıpları var. Yetişkinlikte bu kalıplar için bizi biz yapan değerlerimiz diyebiliriz. Bize davranıldığı gibi davranmayı, dinlendiğimiz kadar dinlediğimizi ilişkilerimizde gözlemleyebiliriz. Empati kurabilmeyi yani karşımızdakini anlayabilmeyi, anlaşıldığımız ölçüde yapabildiğimizi biliriz. Bunlar gelişim süreci içinde edindiklerimizdir ama yeni kurduğumuz ilişkiler içinde değerlendirileceğimiz nokta şuandaki davranışlarımız, konuşmamız, dinlememiz ve anlayışımızdır. Emin olmalıyız ki kimse bizim ilişki kabiliyetimizi gelişim basamaklarımızı yakinen takip edip bizi değerlendirmeyecektir. Muhatap alınabilir ve anlaşılır olan bugündür. Eylemlerimizin sorumluluğunu almak kaçınılmaz bir gerekliliktir. 
   Şöyle örneklendirmek gerekirse; Kök ailesinde problem çözme sorumluluğu almamış bir kişiden bahsediyor olalım, bu kişi aile içerisindeki kurduğu ilişkilerde direk kendiyle ilgili olan ya da ortak aile değerleriyle ilgili olan hiçbir problemde bir varoluş eylemi göstermemiş , uzunca zaman devam etmiş bir ilişki tepkisizliğinden bahsediyoruz. Bu ilişki tepkisizliği bu aile içerisinde bir sorun teşkil etmiyor çünkü aile üyeleri birbirine karşı bu şekilde konumlanmış. Ama gel gelelim bu kişinin ikili arkadaş ilişkilerine; aynı ilişki tepkisizliğini sürdürdüğünü varsayalım. Yaşanılan bir tartışma sonrası sorunun çözümüyle ilgili en ufak bir sorumluluk hissetmeyen biriyle uzlaşmak oldukça zor olacaktır.
    İlişkide her zaman aynı kişinin problem çözme sorumluluğunu alması ve diğer kişinin bu sorumluluktan muaf olduğunu bilmesi ilişkiyi başarısızlıkla devam eden bir ilişki zincirine bağlayacaktır. Başarısızlığı kırmak için zincirin bir parçasını kırmak ve yeni bir form geliştirmek gerekir...

                                           İletişim Kalplarımız ve İlişkilerimiz

  İletişim çoğumuzda ses yada söz kavramlarını çağrıştıyor ama çok iyi biliyoruzki sözsüz iletişim dediğimiz ve çoğumuzun farkında olmadan kullandığı bir kalıpta var. İletişim kalıpları deneyimsel bir süreçte edindiğimiz kazanımlarımızdır. Ve bu kazanımları hayatımızın her anında kullanırız. Dinleriz, anlarız, konuşuruz yada susarız ama en önemlisi alışırız. Yani aynı zamanda iletişim kalıplarımız bizim alışkanlıklarımızdır. Hatta yakınlarımızda bizi böyle tanır. Sesimizin tınısından bizi anlayacak yada bizim anlayabileceğimiz sevdiklerimiz vardır. Ama gelin görün ki işler bazen zorlaşır. Eğer siz yada karşınızdaki kişi bir sözsüz iletişim kalıbını alışkanlık etmişse ilişkinizi yürütmek bir nebze zorlaşabilir. Şunu ifade etmek gerekir ki sözsüz iletişimde belirsizlik derecesi oldukça yüksektir bu yüzden ilişkileri zorlayabilir ve bir anlam boşluğu oluşmasına sebep olabilir. Şöyle örneklendirmek ifadelerimi daha da somutlaştırır diye düşünüyorum; Eşinizle iki günlük bir tatile çıktınız ve bu süreç içerisinde eğlendiniz, ikinizde keyif aldınız sonrasında eve döndüğünüzde eşinizin sessizliğini nasıl yorumlarsınız?

   Tek bir anlamımı vardır yoksa birden fazla mı?
Eşiniz; Yorulmuş olabilir. Farkında olmadan onu kızdırmış olabilirsiniz. Tatil bittiği için üzgün olabilir. Yada bir rahatsızlığı olabilir.
Seçenekler zihnimizi karmaşıklaştırdı değil mi ve herhangi birine yönelmek için net bir bilgiye de sahip değiliz.
Çoğumuz bunu tercih ettiğimiz bir süreçten geçmiş olabiliriz yada karşımızdaki insanların bu kalıbı kullandığına yakinen şahitlik etmiş olabiliriz. Bu istemli bir şekilde yapıldığı gibi istemsiz bir şekilde kazanılmış ve bir alışkanlığa da dönüşmüş olabilir. Ama en önemli noktası; belirsizdir ve karşımızdaki insanlar için yani belirsizliğin muhatabı olan insanlar için oldukça zorlayıcıdır.
Siz ne yapardınız?
Eşinizle çıktığınız bir gezi yada tatil sonrası eşiniz bir sessizliğe bürünmüş olsaydı.
Cevaplarınızı bekliyorum...

Etiketler: , ,

25 Ekim 2020 Pazar

2020 Karantina günlüklerinden

 

 Mola...

   Aynı yerdeyiz, evimizin penceresinden gözümüze değen ışık aynı, bu yağmur çiselemesini de duymuştuk, görmüştük penceremize değen yağmur damlalarını... Huzur bulmuşluğumuz bile var bu ambiyansta. Aynı yerdeyiz.... Ama aynı duyguları hissetmek artık güç, daha çok endişeli ve tedirginiz, ne zaman son bulacağını bilmediğimiz hatta ara ara belki hiç bitmeyecek dediğimiz bir süreçteyiz. Yarın için bir planımız yok belki de önümüzdeki bir kaç ay için. Sanırım bir molaya ihtiyacı vardı çoğumuzun, bir cevap mıydı bu olanlar? Aynı anda öylece çekip aldı bizi hayat, zamanın içinden. Belki de doğru ifade şudur; Zamanın içinde değilmişiz gibi. Ahmet Hamdi Tanpınar şöyle ifade etmiş bir dönem ki ruhiyetini; 

"Ne içindeyim zamanın

Ne de büsbütün dışında

Yekpare geniş bir anın

Parçalanmış akışında"

   Aynı hislerimi paylaşıyoruz şu an onunla bilmiyorum ama belki bu mısralar değiyordur içimize... Ömrümüzden gün eksilmeye devam ediyor zaman durmadı bizim için, gün geceyi yine buluyor, güneş de doğuyor inadına. Ama yirmi dört saatin tamamına bile fazla gelen planlarımıza artık mola, uzun bir mola. Zaman durmadı bizim için, biz zamanın dışına süpürüldük yani yarın olacak ama bizim yarın için bir planımız olmayacak... Uzun bir mola... Özümüze dönmek, ruhumuzu beslemek için, zamanın dışındayken bile yanımızda kalmış olanlar ya da yanında kalıverdiklerimizle kucaklaşmak için bir mola...

Etiketler: , ,